ÖZ
Amaç
Serbest oksijen ve nitrojen türleri ile fizyolojik antioksidan mekanizmalar arasındaki denge, dokuların yaşamsal fonksiyonlarının devamlılığı için çok önemlidir. Oksidatif stres, atriyal fibrilasyonun (AF) yanı sıra birçok hastalığın patofizyolojisinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada oksidatif stresin AF üzerindeki rolü ve ablasyon prosedürlerinin oksidatif stres üzerine etkisi araştırılmıştır.
Gereç ve Yöntem
Pulmoner ven izolasyonu için kriyoballon veya radyofrekans ablasyon uygulanan toplam 40 hasta çalışmaya dahil edildi. Oksidatif stresi artırdığı bilinen hastalıkları olan hastalar çalışma dışı bırakıldı. İşlem öncesi ve işlemden altı ay sonraki total antioksidan kapasite ve total oksidatif durum (TOD) değerleri incelendi ve ritim durumuna göre değerlendirildi.
Bulgular
Altı ay sonra, işlem öncesi değerlerle karşılaştırıldığında TOD açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (1880,05±1016,19 vs. 1418,32±1075,11, p=0,001). İşlem sonrası TOD değeri sinüs ritmindeki hasta grubunda AF ritmindeki hasta grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (1237,48±1036,34 vs. 2270,88±870,20 p=0,013). İşlem öncesi ritim durumuna göre tanımlanan paroksismal ve persitan AF grupları arasında anlamlı fark olmasına rağmen (4,87±5,77 vs. 20,43±23,23 p=0,009). C-reaktif protein ile işlem sonrası aritmi varlığı arasında herhangi bir ilişki bulunamadı (11,29±16,19 vs. 13,70±25,47, p=0,662).
Sonuç
TOD değerleri ile değerlendirilen oksidatif stres, ablasyon işleminden sonra AF tekrarlamasında prognostik bir parametre olabilir.