ÖZET
Amaç:
Takrolimus, rejeksiyonu önleme yeteneği nedeniyle böbrek nakli alıcılarının %80’inden fazlasında kullanılmaktadır. Takrolimusun hem düşük hem de aşırı dozu, hastaları greft reddi veya immünosüpresif tedaviyle ilişkili advers olaylara maruz bırakarak klinik sonuçları etkileyebilir. Takrolimus, hızlı salınımlı (IR-T) ve yavaş salınımlı (PR-T) olmak üzere iki formda bulunmaktadır. Bu çalışma, posttransplant birinci haftada, yavaş salınımlı (PR-T; Advagraf) ve hızlı salınımlı (IR-T; Prograf) takrolimus alan böbrek nakli alıcılarımızın klinik takibini karşılaştırmak için tasarlanmıştır.
Sonuç:
Yavaş salınımlı takrolimus, yeterli kan seviyeleri sağlandığında akut rejeksiyonu önlemede etkilidir, ayrıca emilim ve erken kalsinörin inhibitörü toksisitesinde bireyler arası varyasyondan kaçınmayı mümkün kılması nedeni ile de umut verici görünmektedir.
Bulgular:
Hiçbir hastada akut rejeksiyon olmadı ve nakil sonrası ilk haftada herhangi bir yan etki görülmedi. Ancak, grup 2 hastalarında nakil sonrası 1., 4. ve 7. günlerde tam kan takrolimus düzeyleri daha yüksek bulundu (sırasıyla p=0,02, p=0,009 ve p=0,013). Ayrıca grup 2 hastalarında transplantasyon sonrası 7. günde serum kreatinin seviyeleri anlamlı olarak arttı (p=0,02). Sistolik, diyastolik veya ortalama arteriyel kan basıncı gruplar arasında farklı değildi.
Gereç ve Yöntem:
Bu çalışma, nakil sonrası yedi gün boyunca yavaş salınımlı takrolimus 0,15 mg/kg/gün (grup 1, n=39) ve hızlı salınımlı takrolimus 0,15 mg/kg/gün (grup 2, n=39) alan 78 de novo, yetişkin böbrek nakli alıcılarını içermektedir. Takrolimus düzeyi ve böbrek fonksiyonu, demografik özellikler ve klinik parametreler iki grup arasında karşılaştırıldı. Tüm hastalarda akut rejeksiyon ve advers olay varlığı, antihipertansif ilaç kullanımı ve arteriyel kan basıncı araştırıldı. Önceden hedeflenen takrolimus düzeyine göre ilaç dozları belirlendi. İstatistiksel analiz için Windows için SPSS 22 kullanıldı.