ÖZET
Amaç:
Gebelerin doğum hakkında bilgi düzeylerinin saptanması ve doğum bilgisi ile doğum korkusu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesidir.
Yöntemler:
Çalışma, 15 Aralık 2015-15 Nisan 2016 tarihleri arasında Sakarya Eğitim Araştırma Hastanesi’ne başvuran gebeler üzerinde gerçekleştirilen kesitsel tipte bir araştırmadır. Çalışma süresince hastanenin gebe izlem polikliniğine başvuran gebelerden çalışmaya katılmayı kabul eden 681’i (%56) çalışma grubunu oluşturmuştur. Veri toplamak için çalışmanın amacına yönelik literatürden faydalanılarak hazırlanan bir anket formu kullanılmıştır. Anket formlar, gözlem altında gebeler tarafından doldurulmuştur. Doğumla ilgili bilgi düzeyi literatürden faydalanılarak hazırlanan 30 tane bilgi sorusu ile değerlendirilmiştir. Soruların değerlendirilmesi aşamasında her doğru yanıta “1” puan verilmiş olup, kadınların alacakları puanlar 0-30 arasında değişmektedir. Alınan puanlar arttıkça doğum hakkında bilgi düzeyi de artmaktadır. Doğum korkusunun değerlendirilmesi için WIJMA doğum beklentisi/deneyimi ölçeği A versiyonu kullanılmıştır. Elde edilen veriler, bilgisayar ortamında SPSS (versiyon 21.0) istatistik paket programında değerlendirildi. Analizler için Mann-Whitney U testi, Kruskal Wallis testi ve spearman korelasyon analizi kullanıldı. İstatistiksel anlamlılık için p<0,05 kabul edildi.
Bulgular:
Çalışma grubunu oluşturanların yaşları 17-42 arasında değişmekte olup, ortalama 27,53±5,66 yıl idi. Bu çalışmada doğumla ilgili olarak en çok doğru bilinen bilgi sorusu “Kadına duygusal ve fiziksel destek verilmesi doğumun kolay geçmesi açısından önemlidir” iken, en çok yanlış bilinen ise “Sezaryenle doğumdan sonra tekrar normal doğum yapılmaz” bilgi sorusu olmuştur. Gebelerin doğumla ilgili bilgi sorularından aldıkları puanlar 7-27 arasında değişmekte olup, ortanca puan 19,0 idi. Çalışmamızda 25 ve üzeri yaş grubunda olanlarda, ortaokul ve üzeri öğrenim düzeyine sahip olanlarda, gelir getirici bir işte aktif olarak çalışanlarda, aile gelir durumu iyi olanlarda, sigara-alkol alışkanlığı olmayanlarda, sürekli ilaç kullanmayı gerektiren hekim tanılı hastalık öyküsü olmayanlarda, gebelikten önce düzenli adet görenlerde, gebelik sayısı 2 olanlarda, gebelikte eşinden destek alanlarda, önceden doğum izleme öyküsü olanlarda, önceki doğum şekli “Sezaryen Sectio” olanlarda, önceki doğumunda herhangi bir sağlık sorunu yaşamayanlarda, ailesinde sağlık çalışanı olanlarda ve önceden doğum hakkında bilgi alanlardadoğumla ilgili bilgi düzeyinin daha yüksek olduğu bulundu (her biri için; p<0,05). Gebelerin doğum ile ilgili bilgi düzeyleri ile doğumdan korkma arasında negatif yönde çok zayıf bir ilişki vardır (p<0,05).
Sonuç:
Bu çalışmada gebelerin doğum ile ilgili bilgi düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür. Doğum hakkında bilgi düzeyi yüksek olanların çok düşük de olsa doğumdan daha az korktukları söylenebilir. Gebelere yönelik olarak doğum hakkında bilgilendirme çalışmalarının yapılması yararlı olacaktır. Doğum hakkında bilgi düzeyi ile doğumdan korkma arasındaki ilişkinin ortaya konabilmesi için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır.
GİRİŞ
Kadın hayatının en önemli gelişimsel krizi ya da kritik dönem olarak adlandırılan gebelik döneminin kadın yaşamındaki yeri önemlidir. Gebelik dönemi fizyolojik olduğu kadar kalıcı psikolojik değişikliklere de neden olmaktadır (1). Anne rahminde gelişimini tamamlamaya çalışan bebeğin varlığı, hamileliğe özgü hormonal ve fizyolojik değişiklikler psikolojik değişikliklerinde kaynağını oluşturmaktadır (2).
Bazı kadınlar bu dönemde gelişen psikolojik değişikliklere kolaylıkla uyum sağlarken, bazılarında ise hafif, orta ve şiddetli olmak üzere bir takım ruhsal değişiklikler görülebilmektedir. Bu ruhsal değişiklikler gebeliğin farklı dönemlerinde çelişki, belirsizlik, içe dönüklük, pasif kişilik, bağımlılık, korku, kaygı gibi psikolojik sorunlar şeklinde ortaya çıkmaktadır. Özellikle kaygı prenatal ve antenatal dönemde kadınları olumsuz etkilemektedir (2-4).
Kadınların hormonal değişiklikleri ile ruhsal durumları arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalar sonucu pek çok araştırmacı ve klinisyen, prenatal ve postnatal duygu durum değişikliklerinde, hem fizyolojik hem de psikososyal risk faktörlerinin etkili olduğuyla ilgili görüş birliğindedir (3,5-9). Literatür incelendiğinde kadının öğrenim düzeyi, kişisel deneyimleri, sosyoekonomik durum, aile içi ilişkileri, aile bireylerinin ve kadının gebeliğe karşı tutumları, yaşanacak ağrı, doğum süresinin uzunluğu, doktora veya hastaneye ulaşılabilirlik, yaşayan çocuk sayısı ve gebeliğin istenme durumu prenatal ve perinatal dönemde kadın için stres oluşturabilecekönemli risk faktörleri olabileceğibildirilmektedir (3,10-13).
Gebeliğin birinci trimesterinde yaşanan psikolojik değişikliklerden en baskını gebe olmaya ilişkin yaşanan çelişkili duygulardır. İkinci trimesterde bu duygular azalmakta ancak üçüncü trimesterde tekrar çelişkili duygular yaşanmaya başlamaktadır (9,14). Gebelikten sıkılır, bebeğini kucağına almak ister fakat doğum yapmaktan korkar. Yaklaşan doğuma yönelik anksiyetesi son trimester de daha da yoğunlaşır(9). Anksiyete ve korku çoğu zaman birbirinin yerine kullanılabilen farklı kavramlardır. Türk Dil Kurumu korkuyu bir tehlike ya da tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı şeklinde tanımlamıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere korkunun nedeni bellidir ancak anksiyetenin belli değildir. Doğum korkusu sık karşılaşılan klinik bir problem olmasına rağmen kesin bir tanımı bulunmamaktadır. Gebelik boyunca korku yaşadığını ifade eden her kadın korkuyu kendince tanımlamaktadır (9,14). Doğum korkusun nedenleri bireysel farklılık gösterebilmektedir. Yapılan çalışmalar bu korkuların bebeğin ölmesi ya da zarar görmesi, ağrı hissetme, doğumun sezaryenle sonlanması, ölüm, epizyotomi, doğum sürecinde çaresiz kalacağını düşünme, bebekte anomali varlığı, sağlık profesonellerine güvenmeme, yırtılacağı endişesi, doğum yapma kabiliyeti olmadığını düşünme, kontrolünü kaybedeceği düşünme, çığlık atma, doğum sürecinde yalnız olacağını düşünme, doğumun nasıl ilerleyeceğini bilememe gibi bir çok nedenden kaynaklandığını bildirmektedir (9,15-18). Yaşanılan bu korkular strese neden olmakta, stres korku döngüsünün ağırlaşmasına günlük yaşamı etkilemeye başlamaktadır. Korku gebelerin sezaryenle doğum yapma isteğini artırmakta bu da isteğe bağlı sezaryen oranlarında artışa neden olmakta (15). Bu çalışma, gebelerin doğum hakkında bilgi düzeylerinin saptanması ve doğum bilgisi ile doğum korkusu arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM
Bu çalışma, 15 Aralık 2015-15 Nisan 2016 tarihleri arasında Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran gebeler üzerinde gerçekleştirilen kesitsel tipte bir araştırmadır. Çalışmanın yapılabilmesi için hastane yönetiminden 10.12.2015 tarihinde yazılı gerekli izinler alınmıştır.
Çalışmanın amacına uygun olarak literatürden de (4-16) faydalanılarak gebelerin bazı sosyo-demografik özellikleri ve alışkanlıkları (yaş, öğrenim durumu, çalışma durumu, aile gelir durumu, aile tipi, sigara-alkol alışkanlığı, sürekli ilaç kullanmayı gerektiren hekim tanılı hastalık öyküsü, boy uzunluğu ve vücut ağırlığı), doğum hakkında bilgi düzeyi ile ilişkili olduğu düşünülen bazı faktörleri (adet düzeni, gebelik sayısı, doğum sayısı, kaçıncı gebeliği olduğu, hangi trimesterde olduğu, gebeliğin istenme durumu, gebe kalmak için tedavi alma durumu, gebelikte sağlık sorunu yaşama durumu, önceki gebeliklerde sağlık sorunu yaşama durumu, doğum öncesi bakım alma durumu, gebelikte eşinden destek alma durumu, gebelikten önce kontraseptif yöntem kullanma durumu, önceden doğum izleme öyküsü, önceki doğum şekli, önceki doğumda sağlık sorunu yaşama durumu, iri bebek öyküsü, ailede sağlık çalışanı varlığı, ailede doğum yapanların varlığı ve önceden doğum hakkında bilgi alma durumu), 30 tane doğum hakkında bilgi sorusu ve “WIJMA doğum beklentisi/deneyimi ölçeği A versiyonu”sorularını içeren bir anket form hazırlanmıştır.
Çalışma süresince hastanenin gebe izlem polikliniğine başvuran gebe sayısı toplam olarak 1214 olup, bunlardan çalışmaya katılmayı kabul eden 681’i (%56,0) çalışma grubunu oluşturmuştur. Gebelerle görüşmeler gebe izlem polikliniğinin bekleme odasında yapılmıştır. Çalışmanın konusu ve amacı hakkında bilgilendirildikten sonra çalışmaya katılmayı kabul eden gebelerin sözlü onamları alınmıştır. Daha sonra önceden hazırlanmış anket formlar, gözlem altında gebeler tarafından doldurulmuştur. Bu işlem yaklaşık 15-20 dakika sürmüştür.
Anket formda yer alan doğum ile ilgili bilgi sorularının değerlendirilmesinde doğru bilinen her soruya “1” puan verildi. Öğrencilerin alacakları puanlar 0-30 arasında değişir. Bilgi sorularından alınan puanlar arttıkça doğum hakkındaki bilgi düzeyi de artar.
Çalışmamızda doğum korkusunun değerlendirilmesi için WIJMA doğum beklentisi/deneyimi ölçeği A versiyonu kullanılmıştır. Wijma ve ark. (19)tarafından geliştirilen ölçeğin Türkiye’de geçerlik ve güvenirlik çalışması Korukcu ve ark. (20) tarafından yapılmıştır. Bu ölçek, 6’lı likert tipi 33 sorudan oluşmakta olup, her bir soruya 0-5 arasında puan verilmektedir. Ölçekteki 2, 3, 6, 7, 8, 11, 12, 15, 19, 20, 24, 25, 27 ve 31. sorular ölçümde uyum sağlamak amacı ile ters yönde çevrilerek hesaplanmaktadır. Ölçekten alınabilecek toplam puanlar 0-165 arasında değişmekte olup, puanlar arttıkça korku düzeyinin de artması söz konusudur.
Aktif olarak gelir getirici herhangi bir işte çalışanlar “çalışıyor” olarak tanımlandı. Aile gelir durumu hastaların kendi algılarına göre iyi, orta ve kötü olarak değerlendirilmiştir.
Gebelikte günde en az bir adet sigara içenler sigara içiyor, hiç sigara içmemiş veya en az 6 aydan beri sigara içmemiş olanlar sigara içmiyor olarak (21), haftada en az 30 gr etil alkol tüketenler alkol tüketicisi (22) olarak tanımlandı.
Vücut kitle indeksinin hesaplanmasında kadınların gebelikten önceki boy ve kiloları dikkate alınmış olup, vücut kitle indeksi 30 kg/m2 üzerinde olanlar obez olarak kabul edilmiştir.
Eşit aralıklarla adet görülmesi düzenli adet görüyor olarak değerlendirildi. Yirmi bir-35 gün arası adet görenler düzenli, 21 günden daha az aralıklarla olan kısa, 35 günden daha çok aralıklarla olan uzun olarak, adet süresi olarak 2 ile 7 gün arası normal, 2 günden az olanlar kısa, 7 günden çok olanlar uzun olarak değerlendirilmiştir (23-35).
Gebelerden daha önce 4000 gram ve üzerinde bebek doğuranlar “iri bebek” öyküsü var olarak kabul edildi.
Elde edilen veriler, elektronik ortamda IBM SPSS (versiyon 20.0) istatistik paket programında değerlendirilmiş olup, analizler için Mann-Whitney U testi, Kruskal-Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık değeri olarak p<0,05 kabul edilmiştir.
BULGULAR
Çalışma grubunu oluşturanların yaşları 17-42 arasında değişmekte olup, ortalama 27,53±5,66 yıl idi. Kadınlardan 240’ı (%35,2) 24 yaş ve altında, 203’ü (%29,8) 25-29 yaş grubunda, 139’u (%20,4) 30-34 yaş grubunda, 99’u (%14,5) ise 35 ve üzeri yaş grubundadır. Gebelerin yaklaşık yarısı (%48,8) ilkokul ve altı öğrenim düzeyine sahiptir. Bu çalışmada doğumla ilgili olarak en çok doğru bilinen bilgi sorusu %95,0 ile “Kadına duygusal ve fiziksel destek verilmesi doğumun kolay geçmesi açısından önemlidir” iken, en çok yanlış bilinen ise %59,9 ile “Sezaryenle doğumdan sonra tekrar normal doğum yapılmaz” bilgi sorusu idi. Gebelerin doğumla ilgili olarak bilgi sorularına verdikleri cevapların dağılımı Tablo 1’de gösterilmiştir.
Çalışma grubundakilerin doğumla ilgili bilgi sorularından aldıkları puanlar 7-27 arasında değişmekte olup, ortanca puan 19,0 idi. Çalışma grubundakilerin doğumla ilgili bilgi sorularından aldıkları ortanca puanların bazı sosyo-demografik özelliklere göre dağılımı Tablo 2’de verilmiştir.
Çalışma grubundakilerden 108’inin (%15,9) gebelikten önce adetlerinin düzensiz olduğu saptandı. İlk gebeliği olanların sayısı 204 (%30,0), hiç doğum yapmayanların sayısı 229 (%33,6), bu gebeliğin istenen bir gebelik olduğunu bildirenlerin sayısı 542 (%79,6) idi. Çalışma grubundakilerin gebelikle ilgili bazı özelliklere göre dağılımı Tablo 3’de verilmiştir.
Gebelerden 187’si (%27,5) daha önce bir doğum izlediğini, 181’i (%26,6) ailesinde bir sağlık çalışanı olduğunu ve 371’i (%54,5) önceden doğum hakkında bilgi aldığını bildirmiştir. Gebelerin doğumla ilgili bilgi sorularından aldıkları ortanca puanların doğumla ilişkili olduğu düşünülen bazı değişkenlere göre dağılımı Tablo 4’de verilmiştir.
Bu çalışmada gebelerin doğum hakkındaki bilgi sorularından aldıkları puanlar 7-27 arasında değişmekte olup, ortalama 19.63±3.83 puan, WIJMA doğum beklentisi ölçeğinden aldıkları puanlar ise 6-144 arasında değişmekte olup, ortalama 74,28±33,14 puan idi. Çalışma grubundakilerin doğum hakkındaki bilgi sorularından aldıkları puanlar ile WIJMA doğum beklentisi ölçeğinden aldıkları puanlar arasında negatif yönde çok zayıf bir ilişki saptanmıştır (rs=-0,097; p=0,011). Gebelerin doğum hakkındaki bilgi sorularından aldıkları puanlar ile WIJMA doğum beklentisi ölçeğinden aldıkları puanların dağılımı Grafik 1’de gösterilmiştir.
TARTIŞMA
Bu çalışmada doğum ile ilgili olarak en çok doğru bilinen bilgi sorusunun “Kadına duygusal ve fiziksel destek verilmesi doğumun kolay geçmesi açısından önemlidir” iken, en çok yanlış bilinen ise “Sezaryenle doğumdan sonra tekrar normal doğum yapılmaz” bilgi sorusunun olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda gebelerin doğum hakkındaki bilgi düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür. Doğuma ilişkin bilgi almamış olmak ağrılı bir süreç olan doğum eylemi karşısında gebelerin yüksek kaygı yaşamalarına ve başetmede yetersizliğe neden olabilir (26). Literatürde bir sosyal destek olan bilgisel desteğin başetmede önemli biryeri olduğu ifade edilmektedir (27,28).
Gebelerden 24 yaş ve altındakilerin doğum bilgi düzeyi diğer yaş gruplarına göre anlamlı derecede daha düşük bulunmuştur (p<0,05). Literatürde yaşın gebelerin bilgi düzeyi üzerinde etkili olduğu ifade edilmektedir. Etiyopya’da yapılan bir çalışmada gebelerin gebelikleri süresince aldıkları besinlerin uygunluğu konusundaki bilgi düzeyi ile yaş arasında anlamlı ilişki kurulmuştur (29). Benzer şekilde Batı İran’da yapılan bir çalışmada gebelik süresince sağlıklı beslenme konusunda gebelerin bilgi düzeyini etkileyen bağımsız faktörler olarak ileri yaş ve öğrenim düzeyi bulunmuştu (30). Mısır’da yapılan bir çalışmada gebelerin öğrenim durumlarının yanı sıra gebenin yaşı, gelir getirici bir işte çalışıyor ve multipar olmasının bilgi düzeyleri üzerinde etkili olduğu rapor edilmiştir (31,32). Gebelerin yaşları ile bilgi düzeyleri birbirine paralel olarak artmaktadır. Çalışmalar bizim çalışma bulgularımızı destekler niteliktedir.
Çalışma grubunda öğrenim ortaokul ve üzerinde olanların doğum bilgi düzeyleri daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Öğrenim düzeyinin artmasıyla gebelik konusundaki bilginin artması önemli bir sonuçtur. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmaları 2013 verilerine göre kadınlarımızın okula gitme orantılarının artması da bu görüşü desteklemektedir (33). Zaki ve Albarraq (34) yaptıkları bir çalışmada gebelerin bilgi düzeyini öğrenim süresi ile ilişkili olduğu ifade edilmektedir. Eğitimin öğrenme becerisini geliştirme ve anlamayı kolaylaştırmasının bu sonuca yol açtığı düşünülebilir.
Gelir getirici bir işte aktif olarak çalışanların doğum bilgi düzeyi çalışmayanlara göre daha yüksek saptanmıştır (p<0,05). Bir işte çalışma arkadaş yoluyla bilgilenmeyi artırarak gebenin bilgi düzeyini artırabileceği gibi çalışan gebelerde sosyoekonomik düzeyin yüksek oluşu da bilgi düzeyinin artmasına neden olabilir (35).Aile gelir durumu arttıkça doğum hakkındaki bilgi düzeyi de artmaktadır (p<0,05).
Sigara ve alkol alışkanlığı olmayanların doğumla ilgili bilgi düzeyleri daha yüksek olarak bulunmuştur (her biri için; p<0,05). Danimarka ve İsviçre’de yapılan bazı çalışmalarda, doğum korkusu olan kadınların daha genç, öğrenim düzeyi düşük, kişisel sağlığına dikkat etmeyen, sosyal iletişim kaybı olan, sigara içimi yaygın ve yüksek oranda anksiyete ve depresyona sahip oldukları bildirilmiştir (36,37).
Çalışmamızda gebelik sayısı 2 olanların doğumla ilgili bilgi düzeyi diğerlerine önemli derecede daha yüksek bulundu (p<0,05). Gebelik sayısının artışıyla bilgi düzeyinin artması dolaylı öğrenmenin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Doğum korkusu her on kadından birinde görülen yaygın bir obstetrik problemdir. Yapılan çalışmalarda nullipar gebelerin yaşadığı doğum korkusunun multipar gebelerden daha yüksek olduğu belirtilmektedir (14,20,38-41).
Çalışma grubunda önceden doğum izleyenlerin doğumla ilgili bilgi düzeyi izlemeyenlerden daha yüksek olduğu bulundu (p<0,05). Doğumu izlemek bilinmeyenlerin öğrenilmesine, beraberinde öğrenilmesi gereken bilgilerin var olduğuna işaret eder.
Bu çalışmada önceki doğumu sezaryen olanların doğumla ilgili bilgi düzeylerinin daha yüksek olduğu bulundu (p<0,05). Sezaryenle doğum yapanların bilgi düzeyinin yüksek olması öğrenim düzeyinin yüksek oluşu ile ilişkilendirilebilir. Çünkü vajinal doğum, kadınların motivasyonundan önemli ölçüde etkilenmektedir. Vajinal doğumda öz-yeterlilik düzeyleri doğumda ağrının algılanması, kadınların kontrolünü etkileyen en önemli stres kaynağı olup doğum eyleminde olumlu ve olumsuz deneyimler ağrının yönetilmesinde önemli paya sahiptir (42).
Önceki doğumunda herhangi bir sağlık sorunu yaşamayanların doğumla ilgili bilgi düzeyi daha yüksektir (p<0,05). Sağlık sorunu yaşamayanların bilgi düzeyinin yüksek olması içinde bulunulan gebelik durumuna odaklanma şeklinde yorumlanabilir. Sağlıklı birey doğumu gebeliği dünyaya gelecek çocuğunun hangi süreçlerden geçeceğini merak eder.
Ailesinde sağlık çalışanı olanların doğumla ilgili bilgi düzeyi olmayanlara göre daha yüksek bulundu (p<0,05). Kadınlar gebelikle ilgili bilgiyi sağlık çalışanlarından ziyade akraba ve arkadaşları aracılığı ile almış olduklarını bildirmektedir (35). Bizim çalışmamızda da ailesinde sağlık çalışanı olanların bilgi düzeyi ailesinde sağlık çalışanı olmayanlara göre daha yüksek bulunmuştur.
Çalışmamızda doğum hakkında önceden bilgi alanların doğumla ilgili bilgi düzeyi almayanlara göre daha yüksek bulunmuştur (p<0,05). Doğum öncesi dönemde ağrı ile baş etme tekniklerinin öğretilmesinin, ağrıyı azalttığı ve öz-yeterlilik düzeyini olumlu yönde artırdığı, öz-yeterlilik düzeyi arttıkça doğum korkusunun azaldığı belirlenmiştir (43). Ülkemizde gebelerin eğitimi doğum öncesi bakım aldığı hekim, hemşire ve ebe tarafından rutin klinik bilgilendirme şeklinde gerçekleştirilmektedir. Literatür incelendiğinde, antenatal dönemde alınan bakım ve doğumla ilgili eğitimin, antepartum dönemde korku ve kaygı yaşama durumuyla ilgili önemli bir değişken olduğu ve antepartum dönemde kaygıyı azalttığı bildirilmektedir (44,45).
Çalışmada doğum hakkında bilgi düzeyi yüksek olan gebelerin çok düşük de olsa doğumdan daha az korktukları saptandı (p<0,05). Yurt dışında yapılmış çalışmalarda doğum önce si eğitimin doğum korkusunu düşürdüğü tespit edilmiştir (46,47). Ülkemizde yapılan çalışmalarda da benzer şekilde doğum öncesi verilen eğitimin doğum korkusunu azalttığı, kendi kendine yeterliliğe ve ailesel bağlanmada artmaya neden olduğu belirlenmiştir (14,48,49).
Çalışmanın Kısıtlılıkları
Çalışmanın sınırlılıkları arasında kesitsel tipte bir araştırma olması, sadece bir hastaneye başvuran gebeler üzerinde yapılmış olması ve doğumla ilgili bilgi düzeyinin değerlendirilmesinde standart bir ölçeğin bulunmaması araştırmanın sınırlılıkları arasında sayılabilir.
SONUÇ
Bu çalışmada gebelerin doğum ile ilgili bilgi düzeylerinin düşük olduğu görülmüştür. Doğum hakkında bilgi düzeyi yüksek olanların çok düşük de olsa doğumdan daha az korktukları söylenebilir. Gebelere yönelik olarak doğum hakkında bilgilendirme çalışmalarının yapılması yararlı olacaktır. Doğum hakkında bilgi düzeyi ile doğumdan korkma arasındaki ilişkinin ortaya konabilmesi için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu açıktır.