ÖZET
Amaç:
Otistik spektrum bozukluğu (OSB) tanılı çocukların aileleri hem psikiyatrik açıdan genetik yüklülüğe sahiptir, hem de kronik hastalığın aile üzerindeki olumsuz etkilerine maruz kalırlar. Çalışmamızda OSB olan bireylerin ailelerindeki psikiyatrik bozuklukların durumunu, ailesel psikiyatrik yüklülüğün ve OSB tanılı çocuk sahibi olmanın aileler üzerindeki etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem:
Çalışmamızın vaka grubunu 8-18 yaş aralığında OSB tanısı ile takip edilmekte olan çocukların kardeşleri (n=70), kontrol grubunu ise pediatrik endokrinoloji polikliniğinden takipli’ tip 1 DM tanılı çocukların kardeşleri (n=45) oluşturmaktadır. Araştırmacılar tarafından, psikiyatrik tanılarını değerlendirmek için katılımcılara Çocuklar için Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi-Şimdi ve Yaşam Boyu Versiyonu-Türkçe Versiyonunu (ÇGDŞ-ŞY-T) uygulandı. Gruplardaki çocuklara kendilerini değerlendirmeleri için; Çocuklar için Depresyon Ölçeği (ÇDÖ), Çapa Çocuk ve Ergenler için Sosyal Fobi Ölçeği (ÇESFÖ) ve Çocuklar için Durumluluk-Sürekli Kaygı Envanteri (ÇDSKE) verildi. Annelere çocuklarını derecelendirmek için; Çocuk ve Gençler için Davranış Değerlendirme Ölçeği (ÇDDÖ) ve Sosyal Cevaplılık Ölçeği (SCÖ) verildi. OSB tanılı çocuklara hastalık şiddetini değerlendirmek amacıyla araştırmacılar tarafından Çocukluk Otizmi Derecelendirme Ölçeği (ÇODÖ) uygulandı. Elde edilen veriler ve ölçek sonuçları istatistiksel olarak değerlendirildi.
Bulgular:
Vaka grubunu oluşturan ASD’li çocukların kardeşlerinde geç konuşma, obsesif kompulsif belirtiler, sosyal anksiyete bozukluğu tanılarının sıklıkları kontrol grubuna göre istatistiksel olarak daha fazla idi (p<0.05). Vaka grubundaki yaşam boyu psikiyatrik tanı (%59) ve şimdiki psikiyatrik tanı sıklığı (%44) kontrol grubuna (sırasıyla %44 ve %29) göre istatistiksel anlamlılık düzeyinde olmamakla birlikte daha yüksekti (p>0.05). Annelerde psikiyatrik başvuru sıklığı vaka grubunda (%34) kontrol grubuna (%14) göre daha yüksekti ancak bu fark istatistiksel anlamlılık düzeyinde değildi (p>0.05). Vaka grubunda yapılan korelasyon analizinde OSB tanılı çocukların hastalık şiddeti ile kardeşlerindeki davranış sorunları ve yaşam boyu psikopatoloji arasında pozitif yönde korelasyon olduğu saptandı.
Sonuç:
OSB olan çocukların kardeş ve annelerinin psikiyatrik bozukluklar açısından artmış riske sahip oldukları görüldü. OSB tanılı çocuklara müdahale eden tedavi ekibinin ailesel yüklülüğü de düşünerek yaklaşımda bulunmasına yönelik stratejiler geliştirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.