ÖZET
Amaç:
Araştırma meme cerrahisi ve aksiller diseksiyon yapılan meme kanserli hastalarda üst ekstremite sorunları ve yaşam kalitesinin belirlenmesi amacıyla yapıldı.
Yöntemler:
Tanımlayıcı-kesitsel türdeki bu araştırmaya Türkiye’nin Batı bölgesindeki bir üniversite hastanesine 01.01.2015-01.01.2016 tarihleri arasında polikliniğe başvuran ve daha önce meme kanseri nedeni ile ameliyat yapılmış 64 hasta dahil edildi. Veriler kişisel bilgi formu, Omuz Ağrı ve Disabilite İndeksi (SPADI), Kısa Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi (Q-DASH), EORTC QLQ-BR23 ve SF-36 kullanılarak toplandı. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, ki kare testi, Mann Whitney U testi, Kruskall Wallis testi ve Spearman korelasyon analizi kullanıldı.
Bulgular:
Araştırma grubunun yaş ortalaması 52.36±12.25 yıldır. Hastaların %54.7’sine modifiye radikal mastektomi ve aksiler diseksiyon uygulandığı, ameliyattan sonra ortalama 11.27±10.00 ay geçtiği saptandı. Grubun %53.1’inde etkilenen kolda omuz ağrısı, %51.6’sının omuzda kısıtlılığı olduğu ve %21.9’unda lenfödem geliştiği belirlendi. Hastaların SPADI ve Q-DASH ölçeklerinden düşük, SF-36 fiziksel ve mental özet skorlarından ortalamanın altında puan aldıkları bulundu. EORTC QLQ-BR23 fonksiyonel durum ve semptom alt boyutundan düşük puan aldıkları belirlendi.
Sonuç:
Hastaların yaşam kalitelerinin düşük, fonksiyonel durumlarının kötü ve kansere bağlı semptomlarının daha az olduğu görüldü. Ameliyat öncesi ve sonrası multidisipliner bir ekip ile çalışılması oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılmasına yardımcı olacaktır.
GİRİŞ
Meme kanseri kadınlarda en sık rastlanan neoplazi türlerinden olup, kadınlarda görülen kanserlerin %18’ini, kansere bağlı ölümlerin ise %9’unu oluşturmaktadır (1,2). Tedavide yapılan cerrahi işlem, ameliyat sonrasında uygulanan kemoterapi ve radyoterapi uygulamaları hastanın yaşam süresini uzatırken yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum tedaviye bağlı uzun dönem komplikasyonlarını da artırmaktadır. Meme kanseri tedavisinden sonra hastalarda sık olarak ortaya çıkan ve yaşamı sınırlayan komplikasyonlar üst ekstremite fonksiyonları ile ilişkili omuz disfonksiyonu, üst ekstremite kas gücü zayıflığı ve lenfödemdir (3-6).
Lenfödem hastalarda hemen oluşabileceği gibi, aylar ya da yıllar sonra da gelişebilmektedir. Literatürde lenfödem insidansı tanı kriterlerinin ve tedavi seçeneklerinin farklılığı nedeniyle %5-%39 gibi geniş bir aralıkta belirtilmiştir (7). Lenfödem birden çok sorunu beraberinde getiren ve bireyin hayatını zorlaştırabilen kronik bir durumdur. Buna bağlı olarak fonksiyonel kayıplar, kozmetik deformiteler ve psikolojik bozukluklar oluşabilir (8). Voogd ve ark. (9) lenfödemi olan kadınların en çok fiziksel problemler yaşadıklarını bildirmiştir. Isaksson ve Feuk (10) lenfödemin ortaya çıkmasından sonra ilk altı ayda kadınların en sık ağrı, birkaç yıl sonrada kolda hissedilen uyuşukluğa bağlı zorluk yaşadıklarını belirtmiştir. Bosompra ve ark. (11) lenfödem gelişen kadınların %13-%15’inin ağrı, %35’inin ödem, %36’sının elinde uyuşukluk, %1- %4’ünün abdüksiyon ve fleksiyon hareketindeki sorunlar nedeni ile günlük yaşam aktivitelerinde zorlandıklarını saptamıştır. Lenfödem kadınların ev, sosyal, iş ve cinsel yaşantılarını olumsuz yönde etkilediği için yaşam kalitelerini de düşürmektedir (12-16). Beaulac ve ark. (13) yaşam kalitesini lenfödem gelişen kadınlarda gelişmeyenlere göre daha düşük bulmuştur. Başka bir çalışmada da lenfödemin bireylerin yaşam biçimlerini ve fonksiyonlarını olumsuz yönde etkilediği, yaşadıkları fiziksel ve psiko-sosyal sorunlar nedeniyle yaşam kalitelerini düşürdüğü belirtilmiştir (15). Yapılan diğer çalışmalarda da lenfödemin yaşam kalitesini azalttığı bildirilmiştir (17,18).
Literatürde kadınların çoğunun lenfödem gelişmeden önce lenfödem hakkında bilgi sahibi olmadıkları ve lenfödem belirtilerini fark edemedikleri gösterilmiştir (19,20). Meme kanseri nedeniyle ameliyat olan hastalara lenfödem oluşumu, belirtileri, risk faktörleri, önleyici tutum ve davranışlar, lenfödem oluştuktan sonraki süreçte yapılacaklar hakkında bilgilendirmenin lenfödem oluşum sıklığının azaltılmasında ve hastanın yaşam kalitesinin yükseltilmesinde yararlı olabilir. Bu çalışmada meme cerrahisi ve aksiller diseksiyon yapılan meme kanserli hastalarda üst ekstremite sorunlarının yaşam kalitesine etkisini belirlemek amaçlandı.
YÖNTEM
Araştırmanın Tipi
Çalışma tanımlayıcı ve kesitsel olarak yapıldı. Referans no: 22.10.2014-20478486-346 ile onay alındı.
Araştırmanın Yeri ve Süresi
Bu araştırma 01.01.2015-01.01.2016 tarihleri arasında Türkiye’nin batı bölgesindeki bir üniversite hastanesinin genel cerrahi kliniğine meme kanseri tanısı ile başvuran ameliyat yapılan hastalar ile gerçekleştirildi.
Araştırmanın Evreni ve Örneklemi
Araştırmanın örnek büyüklüğü çalışmanın yapıldığı hastanede önceki yıl (bir yıllık dönemde) yapılan meme kanseri ameliyatı (n=50) referans alınarak hesaplandı. Buna göre %95 güven aralığı, %25 görülme sıklığı ve %5 sapma ile en küçük örnek büyüklüğü 43 olarak hesaplandı.
Araştırmaya 01.01.2015-01.01.2016 tarihleri arasında genel cerrahi kliniğine başvuran ve araştırma krtiterlerine uyan 64 hasta dahil edildi.
Araştırmaya Dahil Edilme Kriterleri
Araştırmaya meme kanseri nedeni ile ameliyat (modifiye radikal mastektomi veya meme koruyucu cerrahi-lumpektomi) ve aksiller diseksiyon yapılmış, ameliyattan sonra en az üç ay geçmiş fakat 24. ayını tamamlamamış, hastalık evresi 1-3 arasında olan, polikliniğe başvuran hastalar alındı. İleri evrede, nüks, bilateral ve multisentrik meme kanseri olan ya da etkilenen kolda daha önce herhangi bir sorun hastalar calışmaya alınmadı.
Veri Toplama Araçları
Araştırma verileri; kişisel bilgi formu, omuz ağrı ve disabilite indeksi (SPADI), kol omuz ve el sorunları hızlı anket (Quick-DASH), European organization for research and treatment of cancer (EORTC) quality of life questionnaire (QLQ) -BR23 ve SF-36 kullanılarak toplandı.
Kişisel Bilgi Formu: Bu formda hastaların sosyo-demografik özellikleri, meme kanseri evresi, yapılan ameliyat türü ve tedaviye yönelik bilgiler yer almaktadır.
Omuz Ağrı ve Disabilite İndeksi (SPADI)
İki bölüm ve toplam 13 sorudan oluşan bir ölçektir. Günlük yaşam aktiviteleri sırasındaki omuz ağrısı ile ilgili 5 soru ağrı alt boyutu, günlük yaşam aktivitelerinde zorlanma ile ilgili 8 soru ise disabilite alt boyutu oluşmaktadır. Cevaplar 0-100 mm’lik Visual Analog Skala’da işaretlenmektedir. İki bölümden elde edilen skorlar toplanarak toplam puan elde edilmektedir. Yüksek puanlar ağrı ve omuz fonksiyonlarının bozulduğunu göstermektedir. Ölçeğin Türkçe geçerliliği ve güvenirliliği yapılmıştır (21).
Kısa Kol, Omuz ve El Sorunları Anketi (Q-DASH)
Üst ekstremite sorunu yaşayanlarda fiziksel fonksiyon ve semptomları değerlendiren bir ankettir. Bu ankette hastalara günlük yaşam aktivitelerindeki zorluk, iş ve sosyal hayatta kısıtlama ve ağrı 11 soru ile değerlendirilmektedir. Her bir madde 5’li Likert (1-5) olarak puanlanmaktadır. Anketten en yüksek 100 puan alınmaktadır. Puan artışı özürlülükte artışı göstermektedir (22,23).
EORTC QLQ-BR23
Hastalık belirtilerini, tedavinin yan etkilerini değerlendiren 23 sorudan oluşmaktadır. Fonksiyonel (Beden imajı, gelecek beklentisi, cinsel işlev ve cinsel haz) ve semptomlar (sistemik tedavi (ST) yan etkileri, memeye bağlı sorunlar, kola bağlı sorunlar ve saç dökülme kaygısı) olmak üzere 2 alt boyuttan oluşmaktadır. Fonksiyonel boyut puanlarının yüksekliği yüksek yaşam kalitesini göstermektedir. Semptomlar boyutundan yüksek puan alınması yaşam kalitesinin düşüklüğünü, düşük puanlar ise yüksek yaşam kalitesinin göstergesidir (24,25).
SF-36
Ware ve Sherbourne (26) tarafından geliştirilmiş, Koçyiğit ve ark. (27) (1999) tarafından geçerliliği ve güvenilirliği yapılan bir yaşam kalitesi ölçeğidir. Ölçek 36 madde ve fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, fiziksel sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları, emosyonel sorunlara bağlı rol kısıtlılıkları, mental sağlık, enerji/vitalite, ağrı, sağlığın genel algılanması olmak üzere 8 alt boyutu içermektedir. Fiziksel ve mental sağlık özet skorları SF-36’nın alt boyutlarını içeren soruların puanları toplanarak elde edilir. Alt boyutlar sağlığı 0 (en kötü) ile 100 (en iyi) arasında değerlendirmektedir (27).
Lenfödem Değerlendirmesi
Ameliyat sonrası ön kol ve kolda yapılan ölçümler ile etkilenen ve etkilenmeyen üst ekstremiteler arasındaki ölçüm farkları değerlendirildi. El bileği 10 cm üstü, dirseğin 10 cm üstü ve dirseğin 10 cm altı mezure ile ölçülerek çevresel ölçümler gerçekleştirildi ve cm olarak kayıt edildi. Etkilenen ve etkilenmeyen her iki üst ektremite de ölçüldü. Baskın olan ve olmayan ekstremiteler arasındaki 1,5 cm’ye kadar olan farklar doğal farklılık olarak kabul edilerek değerlendirilmedi. Lenfödem şiddeti Amerikan Fizyoterapi Derneği’nin kabul ettiği değerlere göre belirlendi. Ekstremiteler arasındaki fark 3 cm’den azsa hafif, 3-5 cm ise orta, 5 cm’nin üstünde ise şiddetli lenfödem olarak kabul edildi (28).
Veriler poliklinik kontrolü sırasında yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Hastalardaki endişeleri gidermek için araştırmacılar ile birlikte anketler dolduruldu. Bazı hastalara sorular yüksek sesle okundu ve araştırmacılar tarafından işaretlendi. Mahremiyeti sağlamak için anket formları ayrı bir odadada uygulandı ve hasta isimleri kaydedilmedi. Anket formları yaklaşık 20-25 dakikada toplandı. Araştırma öncesinde yerel etik komitesinden onam, ayrıca araştırma öncesinde hastalar bilgilendirilerek yazılı ve sözlü onamları alındı.
İstatistiksel Analiz
Verilerin analizi SPSS 15.0 programında yapıldı. Verilerin normal dağılım gösterip göstermedikleri Shapiro Wilk testi ile incelendi. Değişkenlerin normal dağılmadıkları belirlendi ve analizlerde non-parametrik testlerden yararlanıldı. Sürekli değişkenlere ait tanımlayıcı istatistiklerde ortalama ve standart sapma (minimum-maksimum), ya da medyan [Çeyrekler arası aralık- (ÇAA)], kategorik verilere ait tanımlayıcı istatistiklerde ise sayı ve yüzde kullanıldı. Çözümleyici bulgular ki-kare testi, Mann Whitney U testi, Kruskall Wallis testi, Spearman korelasyon analizi ile değerlendirildi. Anlamlılık p<0,05 düzeyinde kabul edildi.
BULGULAR
Hastaların sosyo-demografik özellikleri Tablo 1’de gösterildi. Yaş ortalamasının 52,36±12,25 yıl ve beden kitle indeksi (BKİ) ortalamasının 29,20±5,23 kg/m2 olduğu saptandı. Araştırma grubunun %82,8’inin evli, %79,7’sinin ilkokul mezunu, %87,5’inin ev hanımı olduğu ve %65,5’inin hiç sigara içmediği belirlendi.
Araştırmaya katılan hastaların %82,8’inin çocuk sahibi olduğu, %51,6’sının emzirdiği, %14,1’inin ailesinde meme kanseri öyküsünün bulunduğu saptandı. Araştırma grubunun %59,4’ünün sağ meme kanseri ve %68,8’sinin evre II’de olduğu belirlendi. Hastaların %54,7’sine modifiye radikal mastektomi ve aksiler diseksiyon uygulandığı, ameliyattan sonra ortalama 11,27±10,00 ay geçtiği ve %54,7’sine ameliyattan sonra radyoterapi+kemoterapi+hormon tedavisi uygulandığı tespit edildi. Grubun %82,8’inin dominant elinin sağ olduğu, %56,3’ünün düzenli kol egzersizi yaptığı, %53,1’inde etkilenen kolda omuz ağrısı ve %51,6’sının omuzda kısıtlılığı olduğu saptandı. Ameliyattan sonra hastaların %21,9’unda lenfödem geliştiği, lenfödem gelişme süre ortalamasının 5,92±6,22 ay olduğu, %95,3’ünün lenfödem hakkında bilgi aldığı ve %12,5’inin lenfödem tedavisi aldığı belirlendi (Tablo 2).
Araştırmaya katılan hastaların etkilenen kol ve sağlam kolu ile ilgili yapılan ölçümler Tablo 3’te gösterildi. Hastaların 14’ünde lenfödem oluştu. Hastaların yarıdan fazlasında hafif, daha az kısmında ise şiddetli lenfödem oluştuğu saptandı. El bileği ve dirseğin 10 cm üstü ve 10 cm altında hafif şiddette daha fazla lenfödem oluştuğu görüldü (Tablo 3).
Hastaların SPADI ve Q-DASH ölçeklerinden düşük, SF-36 fiziksel ve mental özet skorlarından ortalamanın altında puan aldıkları saptandı. EORTC QLQ-BR23 fonksiyonel durum ve semptomlar alt boyutundan düşük puan aldıkları belirlendi. Araştırma grubunun omuz ağrı, disabilite sorunları az ve yaşam kaliteleri düşük olarak değerlendirildi. Hastaların fonksiyonel durumlarının kötü ve kansere bağlı semptomlarının az olduğu görüldü (Tablo 4).
Lenfödem varlığı ve yapılan ameliyat türü ile SPADI, Q-DASH, EORTC QLQ-BR23 ve SF-36 fiziksel ve mental özet skorları arasında yapılan karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p>0,05). Ayrıca lenfödem varlığı ile BKİ ve aktif kullanılan el arasında anlamlı fark belirlenmedi (p>0,05).
Ölçekler arasındaki ilişki incelendiğinde; SPADI toplam puan ile Q-DASH arasında pozitif yönlü orta düzey, SF-36 fiziksel özet skor arasında negatif yönde orta düzey ve mental özet skor arasında negatif yönlü düşük düzey korelasyon ilişkisi belirlendi (p<0,01). Hastaların omuz ağrıları ve disabiliteleri arttıkça omuz ve kol sorunları da artmakta ancak yaşam kaliteleri azalmaktadır. SPADI toplam puanı ile EORTC QLQ-BR23 alt boyutlarından vücut imajı, gelecek beklentisi, memeye ait sorunlar ve saç dökülme kaygısı arasında pozitif yönde düşük düzey, ST yan etkileri ve kola bağlı sorunlar arasında pozitif yönde orta düzey korelasyon illişkisi saptandı (p<0,01). Hastaların omuz ağrıları ve disabiliteleri arttıkça meme kanseri semptomları ile yaşam kalitesi azalmaktadır (Tablo 5).
Q-DASH ile SF-36 fiziksel ve mental özet skor arasında negatif önlü orta düzey korelasyon ilişkisi belirlendi (p<0,01). Q-DASH ile EORTC QLQ- BR23 alt boyutlarından vücut imajı, ST yan etkileri arasında pozitif yönde orta düzey, gelecek beklentisi, memeye ait sorunlar ve saç dökülme kaygısı arasında pozitif yönde düşük düzey korelasyon ilişkisi saptandı (p<0,01). Hastaların kol, omuz ve el sorunları arttıkça genel ve meme kanserine bağlı yaşam kaliteleri azalmaktadır (Tablo 5).
SF-36 fiziksel özet skor ile EORTC QLQ-BR23 alt boyutlarından vücut imajı ve kola bağlı sorunlar alt boyutu arasında negatif yönde orta düzey, gelecek beklentisi, sistemik tedavinin yan etkileri ve saç dökülme kaygısı arasında negatif yönde düşük (p<0,01) ve memeye bağlı sorunlar arasında negatif yönde zayıf korelasyon ilişkisi saptandı (p<0,05). Hastaların kansere bağlı yaşam kaliteleri genel yaşam kalitelerini de azaltmaktadır (Tablo 5).
SF-36 mental özet skor ile EORTC QLQ- BR23 alt boyutlarından vücut imajı arasında negatif yönde orta düzey, gelecek beklentisi, ST yan etkileri, memeye bağlı sorunlar ve kola bağlı sorunlar arasında negatif yönde düşük (p<0,01) ve saç dökülme kaygısı arasında negatif yönde zayıf korelasyon ilişkisi saptandı (p<0,05).
SF-36 mental özet skor puanları arttıkça EORTC QLQ- BR23 alt boyut puanları azalmakta başka bir ifade ile kanser ile ilişkili yaşam kaliteleri artmaktadır (Tablo 5).
TARTIŞMA
Meme kanseri ameliyatı sonrası oluşan üst ekstremite sorunları günlük yaşam aktivitelerinde yaşanan zorluklara bağlı olarak yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Üst ekstremite sorunlardan en önemlisi lenfödemdir (13,29). Bu çalışmada meme cerrahisi ve aksiller diseksiyon yapılan meme kanserli hastalarda ekstremite sorunları ve yaşam kalitesi değerlendirildi.
Meme kanseri tedavisini takip eden sürede hastalarda günlük yaşamı etkileyen ve sık olarak ortaya çıkan sorunlar üst ekstremite fonksiyonlarına bağlı olanlardır (30). Yapılan bir çalışmada kol ve omuz kısıtlılığının ameliyat sonrası yapılan tedavi ve tanılamaya göre değişmekle beraber %10-70 arasında olduğu saptanmıştır (31). Literatürde ameliyattan sonra 6 ay ile 3 yıllık dönemde hastaların %10-%60’ında en az bir üst ektremite sorunu (ağrı, uyuşma, karıncalanma, sertlik, ödem, güçsüzlük, eklem açıklığında azalma) ile karşılaştığı bildirilmiştir (32). Karki ve ark.’nın (33) çalışmasında meme koruyucu cerrahi ve modifiye radikal mastektomi yapılan hastalarda ameliyatan 12 ay sonra %40,6’sında boyun ve omuz ağrısı, %36,5’sında koltuk altı bölgesinde gerginlik, %22,9’unda omuz hareket kısıtlılığı, %26,0’ında üst ekstermitede ödem, %17,7’sinde kolda güçsüzlük ve %32,3’ünde uyuşma görülmüştür. Meme kanserli 485 hastanın izlendiği diğer bir çalışmada üst ekstremite sorunlarının %25 oranında olduğu belirtilmiştir (34). Otuz iki çalışmanın incelendiği bir meta analizde ameliyattan 5-56 ay arasında kol ağrısı prevelansı %9-68 arasında bulunmuştur (35). Yapılan diğer bir çalışmada ameliyat olan tarafta omuz eklem hareket kısıtlılığının %35 oranında görüldüğü saptanmıştır (36). Özçınar ve ark. (37) ameliyattan sonra erken dönemde hastalarda ağrı, omuz hareketlerinde sınırlılık ve fonksiyonel kapasitede azalma olduğunu belirtmişlerdir. Bu çalışmada hastalarda omuzda ağrı (%53,1), kısıtlılık (51,6), güçsüzlük (%28,1) ve uyuşma (%15,6) literatüre yakın oranlarda belirlenmiştir.
Çalışmada lenfödem oluşma süresi 5,92±6,22 ay ve lenfödem gelişme oranı %21,9 olarak bulundu. Literatürde lenfödemin ameliyat sonrası ilk yıllarda daha fazla geliştiği saptanmıştır (38-40). Uğur ve ark. (40) ameliyat sonrası ilk altı ayda lenfödem oranını %36, Clark ve ark. (39) ameliyattan üç yıl sonra %20,7 ve Hayes ve ark. (32) ameliyattan 6-18 ay sonra bu oranı %33 olarak belirtilmiştir. Özçınar ve ark. (37) ameliyattan 9-12 ay sonra lenfödem oranını %24,8 olarak bildirmişlerdir. Araştırma bulguları literatüre yakındır.
Araştırmada lenfödemi olan ve modifiye radikal mastektomi yapılan hastalarda EORTC QLQ-BR23 ve SF-36 fiziksel özet skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamasına rağmen ölçek puanları daha düşük bulundu. Ahmed ve ark. (15) meme kanseri ameliyatı sonrası 1287 kadını inceledikleri çalışmada lenfödemi, kol ve omuz şikayetleri olan kadınların fiziksel özet skorlarını daha düşük bulmuştur. Kwan ve ark. (12) meme kanseri tedavisi sonrasında oluşan lenfödem, omuz hareketlerinde kısıtlılık ve ağrı yaşayan hastaların yaşam kalitesi ölçeğinin fiziksel, sosyal ve ağrı alt boyut puanlarının herhangi bir sorunu olmayan hastalardan daha kötü olduğunu belirtmiştir. Çin’de yapılan bir çalışmada lenfödemin kol fonksiyonlarını önemli derecede azalttığı ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği belirtilmiştir (41). Soran ve ark.’nın (42) çalışmasında meme ameliyatından 12 ay sonra lenfödem oluşan hastaların yaşam kalitesinin oluşmayanlara göre daha düşük olduğu saptanmıştır. Benzer olarak diğer bir çalışmada modifiye radikal mastektomi ve lumbektomi yapılan ve lenfödem gelişen hastalarda yaşam kalitesi ölçeğinin ruhsal ve bedensel alt boyut puanlarının düşük olduğu belirlenmiştir (16). Lenfödemi olan kadınlarda yaşam kalitesinin düşük olduğu yapılan başka çalışmalarda da gösterilmiştir (13,41). Ameliyat sonrası etkilenen kolda oluşan lenfödem ve diğer kola bağlı sorunlar (ağrı, kısıtlılık, güçsüzlük vb) nedeni ile hastaların günlük yaşam aktiviteleri etkilenmekte, başkalarına olan bağımlılık arttığı için fiziksel, psikolojik, sosyal sorunlar ortaya çıkmakta ve sonuçta bireylerin yaşam kalitesi azalmaktadır.
Bu çalışmada hastaların EORTC QLQ-BR23 ölçeği fonksiyonel durum bölümünden en yüksek gelecek beklentisi ve en düşük cinsel işlev; semptomlar bölümünden ise en yüksek memeye bağlı sorunlar, en düşük ise sistemik tedaviye bağlı sorunlar alt boyutlarından puan aldıkları saptandı. Nepal’de yapılan bir çalışmada hastaların en yüksek cinsel işlev, en düşük puanı ise saç dökülme kaygısı alt boyutlarından aldığı belirlenmiştir (43). Suudi Arabistan’da yapılan diğer bir çalışmada ise bizim çalışmamıza benzer olarak hastaların en yüksek gelecek beklentisi, en düşük cinsel haz alt boyutlarından puan aldıkları bildirilmiştir (44). Ameliyat sonrası alınan kemoterapi ve radyoterapi hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği için sistemik tedaviye bağlı sorunlar alt boyutundan düşük puan aldığı düşünülmektedir. Ayrıca cinsellik ile ilgili alt boyutundan düşük puan alınması islam dininin yaygın olduğu her iki toplum kadınlarının kültürel ve sosyal özelliklerinden dolayı cinselliği tabu olarak görmeleri ve cinsel yaşamlarını mahrem kabul etmeleri nedeniyle ölçekteki cinsellikle ilgili sorulara gerçekçi cevap vermemesi ile açıklanabilir.
Araştırmada Q-DASH ve SPADI toplam puanı ile lenfödem varlığı arasında anlamlı fark saptanmamasına karşın, lenfödemi olan hastalarda ölçek puanları daha yüksek bulundu. Ölçek puanlarının yüksek olması omuz fonksiyonlarının daha kötü olduğunu göstermektedir. Bu çalışmaya benzer olarak yapılan diğer çalışmalarda da meme kanseri tedavisinden sonra lenfödem gelişen hastalarda SPADI puanlarının daha yüksek olduğu başka bir ifade ile omuz fonksiyonlarının daha kötü olduğu belirtilmiştir (45,46). Çalışmada Q-DASH ve SPADI puanlarının artmasının hastaların yaşam kalitesini düşürdüğü belirlendi. Benzer olarak Torres-Lacomba ve ark.’nın (47) çalışmasında da kol kısıtlılığının yaşam kalitesini düşürdüğü saptanmıştır. Bireylerin günlük yaşam aktivitelerinde etkilenen kolu kullanmada kısıtlılık yaşamaları, başkalarından yardım alması, kendisini sınırlanmış ve bağımlı hissetmelerine bağlı yaşam kalitelerinin olumsuz etkilendiği düşünülmektedir.
ÇALIŞMANIN KISITLILIKLARI
Araştırma örneklemini meme ameliyatı sonrası araştırmanın yapıldığı hastaneye başvuran bireyler oluşturmuştur. Bu nedenle araştırmadan elde edilen sonuçlar araştırmaya dahil edilen hastaları temsil ettiğinden sadece bu örneklem grubundaki özellikleri taşıyan hastalara genellenebilir. Hastaların ameliyat öncesi değerlendirilmemiş olması ve ameliyat sonrası uzun dönem takip yapılamaması da sınırlılık oluşturabilir. Ayrıca araştırma verilerinde anket formlarının yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanması nedeniyle verilerin güvenirliği görüşmecilerin verdiği yanıtlar ile sınırlıdır.
SONUÇ
Araştırma sonucunda hastaların %21,9’unda lenfödem oluştuğu, yarıdan fazlasının omuzda ağrı ve kısıtlılık yaşadığı ancak Q-DASH ve SPADI ölçeklerinden düşük puan aldıkları belirlendi. SF-36 fiziksel ve mental özet skorları, EORTC QLQ-BR23 fonksiyonel durum ve semptom alt boyutlarından düşük puan aldıkları saptandı. Hastaların yaşam kalitelerinin düşük, fonksiyonel durumlarının kötü ve kansere bağlı semptomların daha az olduğu görüldü. Ameliyat öncesi ve sonrası multidisipliner bir ekip ile çalışılması oluşabilecek komplikasyonların önlenmesi ve yaşam kalitelerinin arttırılmasına yardımcı olacaktır.